11 Ekim 2011 Salı

Eve dönüş.. sonunda :)

Çok şükür evime dönebildim. 11 gündür Antalya'dayım. Ailemin evinde dietle ilgili bir sorunum olmadı. Sadece bütün hafta hastaydık, hiç yürüş-yüzme aktivitesi yapamadım ama çok dikkat ettim. Ancaak.. Bahsettiğim personel toplantısı çok güzel bir oteldeydi. Ne yazık ki mutfağı harikaydı, harika yemekler ve tatlılar...
Çok yedim itiraf ediyorum. Sadece öğünlerde yedim fazla içmedim, yüzdüm ama tatlılara dayanamadım. Normalde yemediğim tatlıları bile canım çekti. İnternet erişimim olmadığı için de günlerdir yazamıyorum ama yorumlarınızı okudum ve çok mutlu hissettim. Çünkü yapabileceğimi biliyorum kesinlikle yolumdan dönmeyeceğim. Fadiş kesinlikle haklısın ne zaman sosyal bir aktiviteye gitsem dietimi bozuyorum. Ama yeni başladığım doğru beslenme sürecimde öğrenmeyi hedeflediğim ilk konu, aynı şekilde devam etmek. Yemeğe değil :) diete..
Ne yazık ki Pazartesi günü Antalya'da mahsur kaldım. Saatlerce süren havaalanı işkencesi, hava yolu şirketinin B planı olmaması ve krizi idare edememesi sebebiyle yorucu ve stresli bir gün geçirdik. Allahtan yalnız değildim. İş arkadaşlarım da diğer çilekeş insanlar gibi havaalanında 10 saatten fazla mahsur kalmıştı. O sırada yaşanan felaketin boyutunu bilmiyorduk, yazık ki maddi ve can kayıpları yaşanmış..
Neyseki dün akşam sağ salim dönebildik. Bugün itibariyle gayet başarılı bir gün geçirdim (dietim açısından, iş feciydi 600 mail, toplantılar ve yorgunlukla başladım güne..) Öğlen küçük bir porsiyon sebze yemeği yedim, abur cubur yemedim. Akşam da haftasonu şerefine sadece çorba içeceğim. Bu haftasonun yeme etkilerini atlatmalıyım.
Yorgun ama umutluyum..

6 Ekim 2011 Perşembe

Diet tuzağı

Konumuz diet aslında ama dietimi dolaylı yoldan etkileyebilecek bazı değişiklikler var iş hayatımda. Serde yengeç burcunun deli gibi stabil olma, huzurlu olma hedefi olduğu için değişiklikler, yenilikler ilk anda tepki ile karşılanıyor ruhumda. Çok takıyorum çok.. Günlerdir içim içimi yiyor, ilk taşınan bölüm biz değiliz, ilk yönetici değişikliği bizim başımıza gelmiyor. Aslında köklü değişikliklerin güzelliği bir süre sonra ortaya çıkar. Geçmişte de değişikliğe cesaret ettiğimde mutlu olduğumu gördüğüm durumlar oldu. Çok şükür sağlığım yerinde, en azından 130 kilo olan bir insan için.. Ciddi bir derdim yok. Ama gel gelelim en ufak bir sıkıntıda aklıma gelen ilk tepki yemek yemek. Daha çok yemek yemek. Hatta burnumdan gelene kadar, çatlayana kadar yemek böylece sadece mideme odaklanmak.
Şuan ailemin yanndayım, en büyük şansım çünkü annemin yanında kendi evimdeki kadar çok yiyemiyorum. Biraz ufak kaçamağım oldu bugün ama abartmadım.
Tabi dikkatli olmam gerek yarın ayrılıyorum ve daha tehlikeli bir yere gidiyorum. 5 yıldızlı bir otelde personel toplantımız var. Bende stres yaratan yöneticilerim, söylemeyi planladıklarım ve üstüne bir de sunumum var.
Kesinlikle yemeğe sığınmamalıyım. Aynı istikrarda devam etmeliyim. Off bu haftasonunu atlatırsam önemli bir sınavı da atlatmış olacağım.
Eminim bir çok kişinin başına geliyordur diet yaparken. Tam başlarız dikkat etmeye birinin doğumgünü olur pasta gelir, evde en sevdiğiniz yemek olur, arkadaşlarınızla en sevdiğiniz restorana gidersiniz.. Mutlaka bir sınavla karşılaşırız ve geçmek zor olur. Bu yüzden çoğu Pazartesi diete başlarız ama haftasonunu göremeyiz.
Bu sebeple içimizdeki gücü bulduğumuz anda başlamalıyız diete, doğru beslenmeye.. Belki bir Çarşamba akşamı, Cuma öğleden sonra. Önemli olan karar verdiğimiz anda uygulamaya başlamak ve küçük sınavlarda kalsak da bir sonraki öğünde devam etmek. Çok zor özellikle "Ammaan bozdum zaten bir de tatlı yiyeyim" duygusuna kapılmamak çok zor. Ben yapamadım; belki şuandaki kilom kadar verdim yıllar için de ama daha çoğunu hep aldım.
İlk kez 95 kiloyu gördüğümde şok olmuştum vee 133'e kadar çıktım.
Şuandaki hedefim kesinlikle 60 kiloya inmek değil. Herşey sırayla, küçük hedefler koymak gerek hayatta. İlk hedefim 140 olmamaktı bu sebeple paylaşmak istedim. Kendi başıma bahaneler bulabiliyorum, şuanda bile kendimi çok güçlü hissediyorum. Yeliz'in ve Müjgan'ın ve Leylak dalının ve Fadiş'in ve Alev Ertürk'ün ve Mariposa'nın ve Nilberk'in desteğiyle.. Okumayı istediğiniz, okuduğunuz, izlemeye katıldığınız ve yorumlarınızı paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Kendimi çok mutlu hissettim, iyi hissettim.. :)

4 Ekim 2011 Salı

Yemek hakkı

Vücüdumu dinlemek dedim biraz ahkam kestim ama ne kadar zor olduğunu unutmuşum.İistikrarlı olmanın zor olmasının yanında, bir de değişmesi gereken bir alışkanlığım var. Tabağımdakini bitirmeye çalışmak... bizim memlekette çocuklara mutlaka yemekler bitirtilmeye çalışılır. Aman arkandan ağlar, hmm bak kalan pirinç tanesi kadar çocuğun olur... çocuk niye bundan korkacaksa :))
Yaşımı başımı aldıktan sonra ben niye tabağımda yemek bırakamıyorum diye düşündüm.Tebiki aklıma yatan bir cevap buldum. Yemek tabağı benim hakedilmiş alanım!
Annem küçüklüğümden ititbaren beni tutmaya çalıştı, tenise yazdırdı kaçtım, spora yazdırdı sıkıldım ve annemin gözetiminden çıktıktan sonra aşırı kilo almaya başladım. Küçüklüğümde yiyeceğim miktara annem karar verirdi.İikinci tabağı alamazdım ama annemin izin verdiği yemek miktarının hepsi benimdi. Sorgusuz fırçasız yiyebileceğim bir tabak. Bu sebeple de hakkımdan bir lokma bile bırakmak çok çok zor oluyor.
Bugün kocaman bir döner ekmek yedim, içi boş olan ekmek ksımları ayırdım ama doyduğum anda bırakmadım. İki lokma bile olsa doyduğum an bırakmalıyım. Alışmalıyım!!! Midem hazır biraz küçülmüşken büyüsün istemiyorum. Yemek yerken sürekli yavaş çiğneme konusunda kendimi uyarıyorum. Yemekleri uzun süre çiğnemek hazma faydalı ayrıca doyma hissinin gelmesi için de gerekli. Bu yüzden çok yemeğe karar verdiğimde hep çok hızlı yerim ki hedefimin hepsini yiyebileyim. ne büyük başarıdimi aferin bana!! Amma o günler artık geride kaldı, geride kalmalı... kendimi ikna çabalarına yarın da devam edeceğim. İstanbula döndüğümde dietisyende herşey yolunda giderse kilomu mutlaka yazacağım..

3 Ekim 2011 Pazartesi

Dinlemek gerek..

Dinlemek gerek.. can kulağıyla. Evreni dinlemek gerek, bir çok konuda anneyi dinlemek gerek, kendini dinlemek gerek ve tebiki vücudunu dinlemek gerek. Diğerleri için de söylenecek çok şey var ama konu itibariyle beni ilgilendiren vücudumu dinlemek. Mide rahatsızlığımdan bahsetmiştim, mecburen bir süredir dinliyorum kendilerini. Doyduğumu hissettiğimde duruyorum ki durmak nedir bilmem pek, önemli bir gelişme. Kalıcı olmasını istiyorum bozulur diye korkuyorum. Gerçekten canımın çekmediği hiçbirşeyi yemiyorum. Tadını çok beğenmediğim yemeklerden boşuna kalori almamayı seçiyorum. Midemdeki tıkanma hissini seviyorum. Aynaya merakla bakıyorum zayıflamış mıyım diye.
İtiraf ediyorum çikolata yedim bugün ama onu yerken bile durabildim. Kararında yemeği öğrenmek mümkün mü acaba? Alışkanlıklarım değişebilir mi? Aslında insan denen ve yemeği zevk için de yiyen bizler her duruma alışabilecek kapasitediyiz.
Bu konuda bir takıntım var aslında, içten içe beni korkutan. Hatta hevesimi kırıp cesaretimi kaybettiren. Bir kaç sene önce çok ünlü ve TVde program yapan bir doktara gitmiştim. Henüz 30 olmuştum sanırım. Bir iki senen var demişti bana. Vücudumun toparlanması için zayıfladıktan sonra bir kaç sene.. Gülmüştüm o zaman ama şimdi korkuyorum bir iki sene sınırı geçti mi? Zayıfladığımda kaybettiklerimi kazanamaz mıyım? Çok mu geç kaldım?
Bazen gazetelerde 40 yaşını geçmiş ve çok çok fazla kilo vermiş kadınlarla ilgili haberler çıkıyor. Neden olmasın aslında her zaman yeni bir yol çizmek mümkündür hayatta. Birçok durumda yeni alışkanlıklar edinilebilir, öğrenilebilir. Yapabilen bir sürü insan var. Benim için de, neden olmasın?

2 Ekim 2011 Pazar

İki ileri bir geri, kaldığım yerden devam

Doğum günümden 3 gün önce yazdığım ilk yazıdan sonra kilomda iki ileri bir geri gidişat devam ediyor. Ama doğumgünümde kendime güzel birhediye verdim ve diyetisyene başladım. İstikrarımı koruyamıyorum ama vaz geçmek gibi bir seçeneğim yok çünkü bugün 130 yarın 140 kilo olabilirim. Evet en azından moodum daha iyi, kendimi daha güçlü ve mutlu hissediyorum.
Son zamanlardaki aşırı iş tempom yüzünden dietime konsantre olamadım bir türlü. En büyük tuzaktır aslında.. çok yoğunum, çok mutsuzum, çok bişeyim, diet yapamam spora gidemem ama kilo alırım... Hala akıllanmamakla birlikte bana zararı olan alışkanlıklarımı değiştirmeye çalışıyorum.
Tabiki bu konuda ilahi destek de alıyorum, yediklerime dikkat etmek gündemimden tamamen çıkmıştı ki ya zehirlendim ya da üşüttüm veya çok yedim hazımsızlıktan midem uyarı gönderdi. O kadar ağrım vardı ki işe gitmeyi bırak ayakta duramıyordum. Ama her şeye olumlu bakmak gerek, en azından bizi öldürmeyen sorunlara. Çok abartmadan hangi olumlu gelişmeleri hayatımıza getirdiğine bakmak gerek. Olayın iyi tarafından bakarsak 10 gündür yediklerime dikkat ediyorum biraz kaçırırsam midem arıza durumuna geçiyor.
Bir kaç kilo verdim tebiki ama 28 Hazirandan beri verip aldığım kilolar olduğu için henüz bir başlangıç olarak görüyorum.. Daha çok dikkat etmeliyim, biraz spor yapmalıyım, istikrarlı olmalıyım, diette 30.günü görmeliyim! Zaten biraz başarı görmezse harika bir insan olan dietisyenim beni kapının önüne koyacak.
Yazdıklarımın birgün kendimden başka birine yardımı olacak mı bilmiyorum.
Ama gelcekteki okuyucum, "Sakın hızlı ve populer dietler yapma!" belki kendi deneyimleri mi de okursun daha sonra. Kısa bir özet, başladığım noktadayım şuanda,"herşeyden azar azar dengeli beslenme..."
PS: Bu arada hala uçakta ek kemer istiyorum ama etraftan dikkat çekmeden isteme konusunda uzmanlaştım. Kemerin iki ucu yaklaşmaya başladı kimbilir Kurban bayramındaki seyahatimde ek kemer istemem belki de (Güzel bir hedef, one thing at a time!)