15 Nisan 2012 Pazar

Bağımlıklarımız…

Duruma göre içkiye, uyuşturucuya, değer verdiğimiz birine, belki çocuğumuza, işimize, spora ve konu itibariyle yemeğe bağımlı olabiliyoruz. Bağımlılıklarımız insanlık kadar eski mi bilmiyorum ama daha çok gördükçe, daha çok düşündükçe, hissettikçe kaçışlarımız ve bağımlılıklarımız oluşuyor sanırım. Başetmeye çalıştıkça daha çok bağlanıyoruz, kurtulmaya karar verip bu sefer son tamam diyoruz ama geri dönüyoruz.
Diğer bağımlılıklardan bahsetmeyeceğim benim boyumu çok aşar. Ben ne yazık ki artık uzman olduğum yeme bağımlılığımdan bahsetmek, onu daha iyi anlamaya çalışmak istiyorum.
Bu dünyadaki en önemli görevlerimizden biri irademizle başa çıkmak ama çok çok zor bir görev.. Yapman gerekeni bilmek yetmiyor. Başkalarının desteği de yetmiyor. Hepimizin hayatında zayıflamamız için destek olan arkadaşımız, kardeşimiz, annemiz vb vardır. Zaman zaman tatlılıkla, bazen öfkeyle, cezayla yol göstermeye çalışırlar. İyi niyetli olduklarını biliriz ama "ben" istemedikçe "ben" çaba göstermedikçe "ben" inanmadıkça hiçbir gelişme gösteremem. Bunu belli bir anda biz anlarız ancak destekçilerimiz bu durumu kabullenemiyorlar ve kendilerine görev ediniyorlar. Hele üzerimizde baskı varsa hem kendimizle hem de onlarla uğraşmak zorunda kalıyoruz.
Üzülerek söylüyorum ki çok masraf çıkardım anneme, hep en büyük destekcim olmuştur. Doktorlara, tedavilere, spor merkezi üyeliklerine çok para vermiştir. Görev insanı olduğu için ve tabi kızını tanıdığı için beni takip etmiş, kontrol etmiştir. Hakkını ödeyemem ama bu bağımlılık öyle bir durum ki çok rahat yalan söyleyip, bildiğini okuyabiliyorsun. Öyle kötü bir kısır döngü ki aynı durumlarla sürekli karşılaşıp aynı duygular içinde boğuluyorsun. Yemeğin mutlu hissettireceği yanılsamasına her defasında kapılıp, yediğinde kendinden nefret etmeyle başlayarak mutsuzluk ve depresyonun başlaması ile iyice kayboluyorsun. Sonrası daha çok yemek, daha çok mutsuzluk
Bahsetmişmiydim bilmiyorum kilomdan ama en son yazdığımda böyle gidersem 140 kilo olacağıma dair bir düşünce vardı kafamda. Ne yazık ki endişe değil düşünce.. Gerçekleşiyormuş neredeyse..
Uzun zamandır yazmıyorum çünkü ben hiç ortayol insanı olamadım davranışlarımda. Benim için ya hep ya hiç oldu hayatım boyunca. Notlarım bile pek ortalama değildi.
Yani kollarımı sıvayıp bir işi yapacaksam tam yapmaya çalışıyorum, yapmayacaksam da tamamen bırakıyorum. Çok da gurur duyulacak bir davranış şekli değil. En net sonucu durmaksızın kilo almam.
Ama gerçekten hazır olmadan da diete başlayamıyorum. En son seferde hem dietisyenimin zamanını hem de kendi zamanımı boşa harcadım. Dietisyene gittiğim sürede 5 kilo almışım. Çok ironik aslında..
İstediğimiz şeylerle istediğimizi düşündüğümüz şeyler arasında ayrım yapabilmek çok önemli. Zayıf olmayı istiyorum ama zayıf olmam için seçmem gereken yolu doğru tespit etmeliyim. Yapmış olmak için yaptığımda böyle 5 kilo alıyorum işte.
Tam da bu sebeple dietisyenimi ve yazmayı bıraktığımdan beri(bu arada duyan da sanki yıllardır yazıyordum da bir anda bıraktım zannedecek :) çok düşündüm. Neden kilo aldığımı neden zayıflamamayı seçtiğimi neden daha çok daha çok yemek istediğimi. Doymadığımı ama aslında mideme zarar verdiğimi… Bazı cevaplara ulaştım tabi hepsini yazar mıyım bilmiyorum ama aslında düşünmek, yüzleşmek, gerçekten ne hissettiğini acı gelse de bilmek ve gideceğin yolu belirlemek iyi geliyor. Baskı yok!! Günler aylar sürebilir.. İlk adım derin bir nefes almak ve ilk önce elindekini bırakıp bir bardak su içmek..
Tekrar merhaba :)

Hiç yorum yok: